Füg*

Bulunduğu ortamdan ruhen tamamen uzaklaşabildiğinde kendi içini görebiliyor insan. Aslında bir diğer adı “sistem” olan günlük hayat bizi kendimizden alıkoyuyor. Kafamın açık olduğu böyle zamanlarda bazı düşünceler üşüştü, onları burada biraraya getirmek istedim.

Et yemeyi bırakışımın ve vegan etiği benimseme yoluna girişimin asıl nedenini yeni yeni keşfediyorum bu kararım 1. yılına yaklaşırken. Karar verdiğim o gece gittiğim gıda mühendisi arkadaşımın çalıştığı mezbahadaki ölüm kokusunun beni değiştirdiğini sanmıştım. Bir de herkes mezbahaların kan revan içinde, pis, düzensiz yerler olduğunu, o yüzden görenlere kötü geldiğini düşünür ya. Benim gittiğim mezbaha Türkiye’nin en prestijli hayvancılık firması denilebilecek bir firmanın mezbahasıydı, gayet modern, teknolojik, düzenli, tertemiz ve buz gibi soğuk bir ortam vardı içeride. Aslında bu durum kurban bayramında gördüğümüz vahşet görüntülerinden bile çok daha sapkınca, çok daha huzursuz edici geldi bana. Beslenme, hayatta kalma, avlanma gibi hayvansal içgüdülerden milyonlarca ışık yılı uzağa savrulmuş, tamamen -olumsuz anlamıyla- insani, laboratuar titizliğinde bir cinayet fabrikası, bir distopyanın vücut bulmuş hali! Hayvan refahı diye yutturulan şey bu kadar sapkın bir şey işte bence.

Mezbaha, ameliyathane gibi aynı. Buz gibi, soğuk, tavanlarda bol ışık, alanları birbirinden ayıran yerlerde yeşilimsi renklerde plastik perdeler. Kendi doğranışımı görmüşüm ben orada, ameliyathaneyle yüzleşmişim. Sistem, din, genel ahlak, erkeklerin penis derilerini, kadınların ve intersekslerin klitorislerini kesip cinselliklerini sakatlayarak, kimin ne şekilde doğuracağına, kaç çocuk yapıp kiminle çiftleşeceğine, saçını nasıl kesip ne giyeceğine, nasıl yürüyüp nasıl oturacağına karıştığı şekilde, buna tıbbı ve başka kurumları da alet ettiği şekilde, hayvanları da zorla dölleyip üretiyor, bedenlerini hapsediyor, öldürüyor, kesiyor, sakatlıyor, bedenlerine ve hayatlarına hükmediyor. Hastane ve mezbaha aynı otoritenin, aynı mekanizmanın mekanları.

Toplumsal örgütlenme teknik akılcılık tarafından değil iktidarın kullanımı tarafından yönetilir. Toplumsal yararlılığın iyi ya da kötü olanın ölçütü olarak belirlenmesi, bu yararlılığın bireylere ve onları çevreleyen doğaya yönelik değil de otoritenin, erkin devamlılığına yönelik örgütlenmesini gerektirmiş. Süt ineklere eziyet olduğu gibi, içindeki katkı maddeleri ile sizin sağlığınıza da zarar veriyor olabilir, şu ünlü markanın kaplamalı çıtır tavuğu sizi erken yaşta mezara sokacak olabilir, bir interseksseniz testislerinizin çıkartılıp alınması sizi testosterondan mahrum bırakıp ostoeporozla yaşamak, belki 40’ına varmadan tekerlekli sandalyeye düşmek durumunda bırakabilir, bütün bunların ziyanı yok, siz bir birey değil endüstrinin ve toplumsal cinsiyet kodlarının devamını sağlamak zorunda olan bir malsınız, inek nasıl ki iradesi, zihni olan bir canlı değil endüstrinin malı ise siz de öylesiniz. Bunun farkına varanları gözlerinden öpüyorum mis kokulu interseks öpücükleri ile. Günaydın.

Neyse, ondan sonra, çocukların rol modelleri olur ya, Oedipus kompleksi, Elektra zımbırtıları vesaire… Kız çocuğu anneyi rol model alır filan. Ben babamı rol model almışım, bunu görüyorum… ama kız çocuğu olmadığım için değil. Ebeveynlerim arasında dişi ruha sahip olan babamdı. Sanat, yaratıcılık, soyut düşünce gibi kadınlara has özellikleri olan, duygu dünyası daha zengin olan babamdı, annem duygusal bakımdan künt biri diyebilirim hattâ kısmen ataerkil kafada biri. Ben tamamen aynı biçimlerde değilse bile diğer yaratıcı tarafa yönelmişim.

Çocukluğumda çizdiğim şehir planları, haritalara çizdiğim sınırlar, oturup yazdığım kurgu ülkeler, uydurduğum yeni kültürler neyin nesiydi diye hep düşünürüm. Cinsiyet kısmına girersek terlemekten ve koşmaktan taraz taraz olmuş sesiyle bağırarak top oynayan bir oğlan çocuğu değildim, alelade bir kız çocuğu da olmadım hiç bir zaman. Babam bir dönem dayımla ortak içkili bir gazino işletiyordu çocukluğumda, assolist kadınlar gelirdi oraya. Topuklu ayakkabılar giyip, kalçama gece elbisesiymiş gibi annemin tülbentlerini bağlayıp bir kadın şarkıcı olduğumu, kelli felli, kıllı bir gazino patronu sevgilim olduğunu hayal ederdim bazen ama bunları gerçek bir arzuyla değil de muzır bir zevk aldığım bir rol yapma oyunu olarak eylediğimin bilincinde olurdum, daha ciddiye aldığım başka fantezilerim vardı. Öyle görünüyor ki daha o zamanlar kadınlık -ve erkeklik- benim için teatral birşeymiş, bazen nefret ettiğim bazen eğlendiğim bir oyun. Bir de taslara su doldurup içinde Barbie bebekleri seviştirir, küvet seksi yaptırırdım onlara, kadınlığın içindeki hemcinsiyle sevişme imkanının da gayet bilincindeydim yani. Sonra elime kağıt kalemi alır şehir planı çizerdim, şurada surlar var, orası tarihi bölge, bu taraflarda konutlar, buralara bolca yeşil alan yapalım… Kurgu ülkelerimden birinin adını ise Seksonya koymuştum. Ama daha ciddi isimleri olan, kutup bölgelerinde, ıssız çöl bölgelerinde ileri medeniyetler kurmuş ülkelerim de vardı, içinde yüzde şu kadar Fransız, yüzde şu kadar Türk, şu kadar Çinli yaşıyor filan diye istatistik yaptığımı bile hatırlıyorum.

Olduğum yerden kaçmak, kendimi zihinsel düzeyde başka bi yere taşımak, kendi alanımı yaratmak için bir vesile miydi acaba bunlar? Olduğum yerde, kendi hayatımda güvende hissetmiyor muydum? Sanırım içten içe sürekli olmam gereken yöne doğru götürülmediğimi, üzerime inşa edilenlerin bana ait olmadığını sezip ya da o zamanlar o derece yönlendirmeler olmasa bile gelecekte yaşayacağım ağır manipülasyonları bir kahin gibi sezip kendime ait, kendim belirlediğim başka alanlar yaratma arzusu duyuyordum. Şiirde en yükseğe çıktığım, en üretken olduğum zamanlar da dış dünyada kendimi ağır baskı altında hissedip zihinsel olarak o baskıdan kaçmaya çalıştığım zamanlardır. Kağıtta kendime ait bir dünya yaratırım. Belki de bu yüzden kendi evime taşındığımdan, huzurlu ve özgür bir alanım olduğundan beri daha az yazıyorum.

*Füg: Çoksesli müzkte bir beste türü. Psikolojide, kaçış sendromu. Yunanca kaçmak anlamındaki fuga sözcüğünden.

Yazar: bonsauvage

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s