Yıldız Tar, T24’teki “İnsan Manzaraları” isimli başarılı köşesine bu kez bir interseks aktivisti olan Günay’ı taşıdı. Bu röportajı aşağıda sizlerle de paylaşıyoruz.
Ailenin ve doktorların parçaladığını birleştirmenin hikâyesi: Bir interseks neler yaşar?
“O yalnızlık içerisinde kendime bir dünya yaratma gereği duydum herhalde. Hayali bir erkek sevgili yarattım kendime. Mektuplarımda filan bahsediyordum. Benim içimde öldürmeye çalıştıkları erkeği kendi sevgilim gibi yazıyordum”
“Susmak bizi zehirleyen bir şey. Tek panzehri ise konuşmak” diyerek başladı konuşmaya Günay. Marmara’nın güneyindeki bir sahil kentinden saatlerce yol tepip Ankara’ya yeni gelmişti buluştuğumuzda. Biraz nefes nefese, biraz yol yorgunu ama anlatmak ve bir umut anlaşılmak için büyük bir coşkuyla anlattı hikâyesini.
Günay konuşurken kahvelerimiz soğudu, tatlı yenmeden masada ekşidi, kaldığı yere yakın diye oturduğumuz kafenin müşterileri bir bir azaldı, garson vardiyası değişti. Ama saatler akarken ne yerimden kalkasım geldi, ne de gözlerimi Günay’dan ayırasım. İstemsizce tüm mimiklerini takip ederken buldum kendimi. Nerede çipil çipil gözlerini kısıyor, nerede yüzü bulutlanıyor, nerede sahiden gülüyor, nerede konu değişsin diye gülme taklidi yapıyor? Dakikalar dakikaları, saatler saatleri kovalarken 42 yıllık bir ömrü emanet etti Günay. Emanetiyle ne yapacağımı bana bıraktı, ufak bir ricayla: “Bir interseks neler yaşar, neler hisseder bilmeni, hissetmeni istiyorum.”
Çocuklukta fark edilmeyen yoksulluk ve gecekondu bahçeleri
Günay, 1980 senesinde İstanbul’da doğmuş. İstanbul dediğime bakmayın, şehrin ne deniz ne de boğaz gören ücra gecekondu mahallelerinden biri. Gerçi babaannesi Cihangir’de bir hastanede hasta bakıcı olduğu için doğumu o hastanede gerçekleşmiş. Hemen ardından dönmüşler ama gecekondularına.
Çocukluğundan en çok gecekondu bahçelerini ve çamurlu yolları hatırlıyor Günay. Balkan göçmenlerinin yoğunlukla yaşadıkları o küçük mahallede ne kadar mutlu olduğunu anlatıyor.
“Babam, havalimanı işçisiydi. Havalimanına yakın bir yerdeydi mahallemiz. Çocukluğum bahçelerde koşturmakla geçti. Mutlu bir çocukluğum oldu. Çocuklukta yoksulluğu fark etmiyorsun. Çünkü çevrendeki herkes de yoksul. Çamurlu bahçelerde oynamak keyifli geliyor. Sonra sonra anlıyorsun mahallene yol yapılmadığı için her yerin çamur olduğunu.”
Günay için her şey ergenlik döneminde değişiyor. Akranı kız çocuklarının hepsi regl olurken; Günay bir türlü regl olmuyor. Aileyi bir telaş sarıyor. En büyük korkuları “kız çocuklarının” yumurtlamaması, yani ileride doğum yapamayacak olması oluyor. Ve başlıyor hastane seansları.
“Götürüldüğüm ilk jinekolog kızlık zarımın fazla kalın olması nedeniyle kanayamıyor olabileceğim, araç gereciyle zarı çizerek bunu halledebileceği ve benzeri şeyler saçmalamıştı. Diğer bir jinekolog ise yaptığı muayenede klitorisimin normalden biraz daha büyük olduğunu fark etmiş ve bunu aileme anlatmış. Ardından da tıp fakültesine sevk etmiş kromozom testi için. Tabii bana hiçbir şey söylenmiyor. Ben, dünyadan ve bana yapılanlardan habersiz sürekli doktorlara götürülüyorum. Neyim olduğunu bilmeden sürekli sintigrafi, ultrason, kan tahlili gibi her nevi tanı araç ve yöntemlerinden geçtim. Gittiğimiz her doktorda, her hastanede, muayene ve uygulamalar esnasında annem ve babam da yanımda oluyor, ben odaya alınmadan önce insanlarla fısıldaşarak bir şeyler anlatıyorlardı, çoğu zaman bu fısıltılardan ürküyor, pantolonumu toplayıp sedyeden kalkarak panik içinde ne konuştuklarını soruyordum. Ama bir türlü cevap alamıyordum. Çok kötü hissettiriyor bu sürüklenmeler. Bende çok yanlış bir şey var ki ben bunu öğrenemiyorum diye düşünüyorsunuz.”
Çocuklukta fark edilmeyen yoksulluk ve gecekondu bahçeleri
Günay, 1980 senesinde İstanbul’da doğmuş. İstanbul dediğime bakmayın, şehrin ne deniz ne de boğaz gören ücra gecekondu mahallelerinden biri. Gerçi babaannesi Cihangir’de bir hastanede hasta bakıcı olduğu için doğumu o hastanede gerçekleşmiş. Hemen ardından dönmüşler ama gecekondularına.
Çocukluğundan en çok gecekondu bahçelerini ve çamurlu yolları hatırlıyor Günay. Balkan göçmenlerinin yoğunlukla yaşadıkları o küçük mahallede ne kadar mutlu olduğunu anlatıyor.
“Babam, havalimanı işçisiydi. Havalimanına yakın bir yerdeydi mahallemiz. Çocukluğum bahçelerde koşturmakla geçti. Mutlu bir çocukluğum oldu. Çocuklukta yoksulluğu fark etmiyorsun. Çünkü çevrendeki herkes de yoksul. Çamurlu bahçelerde oynamak keyifli geliyor. Sonra sonra anlıyorsun mahallene yol yapılmadığı için her yerin çamur olduğunu.”
Günay için her şey ergenlik döneminde değişiyor. Akranı kız çocuklarının hepsi regl olurken; Günay bir türlü regl olmuyor. Aileyi bir telaş sarıyor. En büyük korkuları “kız çocuklarının” yumurtlamaması, yani ileride doğum yapamayacak olması oluyor. Ve başlıyor hastane seansları.
“Götürüldüğüm ilk jinekolog kızlık zarımın fazla kalın olması nedeniyle kanayamıyor olabileceğim, araç gereciyle zarı çizerek bunu halledebileceği ve benzeri şeyler saçmalamıştı. Diğer bir jinekolog ise yaptığı muayenede klitorisimin normalden biraz daha büyük olduğunu fark etmiş ve bunu aileme anlatmış. Ardından da tıp fakültesine sevk etmiş kromozom testi için. Tabii bana hiçbir şey söylenmiyor. Ben, dünyadan ve bana yapılanlardan habersiz sürekli doktorlara götürülüyorum. Neyim olduğunu bilmeden sürekli sintigrafi, ultrason, kan tahlili gibi her nevi tanı araç ve yöntemlerinden geçtim. Gittiğimiz her doktorda, her hastanede, muayene ve uygulamalar esnasında annem ve babam da yanımda oluyor, ben odaya alınmadan önce insanlarla fısıldaşarak bir şeyler anlatıyorlardı, çoğu zaman bu fısıltılardan ürküyor, pantolonumu toplayıp sedyeden kalkarak panik içinde ne konuştuklarını soruyordum. Ama bir türlü cevap alamıyordum. Çok kötü hissettiriyor bu sürüklenmeler. Bende çok yanlış bir şey var ki ben bunu öğrenemiyorum diye düşünüyorsunuz.”
Röportaja T24 web sitesinden de ulaşabilirsiniz.
Yıldız Tar kimdir?
Sıfatsız gazeteci, Boğaziçi terk, Cranberries hayranı, fantastik roman müptelası. 2013 yılında gazeteciliğe başladı. Etkin Haber Ajansı’nda editör, Özgür Radyo’da program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra 2014’ten beri LGBTİ+ internet gazetesi KaosGL.org’ta sırasıyla muhabir, editör ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bu görevi sürdürüyor.
Sol, sosyalist siyasi partilerle LGBTİ+ hakları üzerine röportajları “Yoldaş Ben İbneyim” başlığıyla, trans kadınlarla röportajları “Dönmelere Doyamadık” ve Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinin tarihine ilişkin sözlü tarih çalışması “Patikalar: Resmî Tarihe Çentik” ismiyle kitaplaştı.
Kaos GL Derneği’nin senelik medya izleme raporunu kaleme alıyor. Çeşitli gazete, dergi, kitap ve dijital mecralarda LGBTİ+ hakları, hafıza çalışmaları, edebiyat, nefret söylemi ve medya okur yazarlığı üzerine yazıları yayımlanıyor.
T24’te “İnsan Manzaraları” başlıklı portre röportajlar yapıyor.